13 Mart 2018 Salı

Kitap // Mutsuz Çocuklar Ülkesi - Özgür Bacaksız

Kitabı ablamda görmüştüm ve kitabı görünce farklı farklı beklentiler içine girdim. Ablama da bunu dediğimde "Ne gibi bir beklentin vardı ki?" dedi. Beklentilerim şuydu ; edebi bir dille yazılmış olmasını ve sanatsal, ağır bir kitap olmasını bekliyordum.
Annem ameliyat olacaktı, gece hastanede yanında birisinin kalması gerekiyordu. O kişi de bendim. Ablam orada sıkılmayayım vakit geçsin diye çantama bu kitabı iliştirmişti. Annemle hastanede odamızda uzanırken "Anne sana kitap okuyayım mı?" dediğimde kabul etmişti ve kitabı seslice okumaya başlamıştım ki ilk cümlenin içinde 'g*t' yazıyordu. Seslice okumaya başladığım kitabı sesim kısılarak devam ettim ve bu kelimeye gelince okumayı kestim. Annem neden okumayı durdurduğumu merak edip sordu. Okuyamayacağımı söyledim ve içimden okumaya devam ettim. Kitabın kapağı, adı beni çok farklı bir beklentiye sokmuştu ki, bu yüzden şaşırdım. Yoksa kitap gerçekten güzel. Dediğim gibi bu beklentilerim olmasaydı şaşıracağım bir kitap değil, güzel bir kitap.

Yazarın anılarından oluşan bu kitap istediğiniz zaman nerede kalırsanız kalın elinize alıp okumaya devam edebileceğiniz bir kitap. Ben parça parça içeriği olan kitapları sevdiğimi zannediyordum. Fakat Montaigne - Denemeler kitabını okumaya başladığımda aslında bu tarz kitapları sevmediğimi fark ettim. Beni içine alan, sürükleyip götüren kitaplar daha iyi. Çünkü kitabı bırakınca uzun süre elime almıyorum. Roman gibi sürükleyici kitapları ise; şu sayfayı da, bu sayfayı da okuyayım diyor içine sürükleniyorum, elimden düşüremiyorum. Önerebileceğiniz sürükleyici kitaplar varsa lütfen önerin, çok memnun kalırım.

Sayfa Sayısı : 143

Alıntılar

"korkuyordum, bağırışları hayattan koparıyordu beni. Üşüyorsun o an böyle, çok üşüyorsun, titriyorsun... Farklı bir duygu... Annesiz bir hiç olduğunu anlıyorsun o an... Onun bilincinin yarı kapalı olduğu o ilk anlarda, yıllarca sizin için yıkılmaz gibi gözüken insanın, size bir çocuk gibi muhtaç olabileceğini anladığınızda kahroluyorsunuz."

"Çocukken kaç pazar banyosu yüzünden mahalle maçlarını kaçırdım, sitem etmedim anneme. Cebimdeki paranın azlığından kantinde sıraya bile girmek istemedim, sitem etmedim elimdekine. Kafamı taşla kıran çocuğa bile kin tutmadım, bilyelerimi çalan insana nefretle bakmadım, ama hayatımı çalanlar var ya, treni kaçırmama sebep olanlar, ruhumu delik deşik edenler! işte onlara da sitem etmedim, edemedim. Her şeyden önce kabullenmek sessizliği ve öz kimliği, gelen geçen her şeyi. Miadı dolmuş bir plağı rahatsız etmemek. Tozlanmak ama yaşamak. Sitem etmeden, öylece."

"Herkes sevsin istiyorsan kendin gibi olmayacaksın, şekilden şekile gireceksin, şebek olacaksın, öyle kabul edecekler seni, öyle ağzına sıçıp Habeş maymununa çevirecekler seni. Kuyruğunu başkasına teslim edeceksin... Herkes gezdirecek, sevecek seni... Öyle herkes sevsin istiyorsan, farklı ol biraz, ne o öyle! Az sevilmek için kendin olacaksın, prensiplerinle, bilginle, tutumunla, karamsarlığınla!
Belki kaybedeceksin ama kendin kalacaksın, belki bu ahalinin zoruna gidecek ama kendin olacaksın düşünsene... Ruhun, varoluşun kıvırmayacak, dürüstlük akacak damarlarından. "Kendi kalanlar toplumda kaybeder, ama varoluşta kazanır" der Sartre.O kazanıp iyi bir varoluşçu oldu. Değişmediği için Nobel'i reddetti, o yüzden o bir Sartre. Peki ya sen? Herkes misin? Seni herkesler sevsin."

"Öyle anılara ev sahipliği yapıyorsun ki, hafızan bile işlevini bırakıp seni terk ediyor..."


"Bilyelerimi ve topaçlarımı, güzel bir kumrunun kanadında saklamıştım

hatırlıyorum da yediğim taze simitlerin çocuksu tatlarını sol cebimde unutmuştum
düşerken sakladığım yaraları sağ cebime saralı çok olmuştu
platonik aşklarımı koymuştum utanmadan arka ceplerime, ama öyle değilmiş
sığmazmış çocukluk ceplere..."


"O çocuksu günler eskide kaldı, o çiçek kokuları, o hayaller, o saflık. Geride kaldı."

"Bazı insanlar ürkektir, tedirgindir. Doğumdan bu yana güzel şeyleri sürekli kaçıran bu tipler, kalplerinde hep bir panikle dolaşırlar. Küçükken bile salıncağa doyasıya binemeyip, bindiklerinde bile "Acaba zincirler çıkar da uçar mıyım yoksa düşer miyim?" deyip diğer çocuklar sadece zevkini yaşarken, kendi kendilerini strese sokan bu tipler ilginçti. Hep bir ürküntü, uçurum korkusu, yaşam korkusu... Hep bir düşerimler... Düştüler de..."

"O gün Capri-Sun'dan soğumaya karar verdik, keyfimizi bozmuşlardı. Elimizden almaya o zaman başlamışlardı güzel şeyleri. Sonra tadı değişti, ortadan kayboldu Capri-Sun."

"Sürekli geçmişe bakan bir kuş var içimizde mazimize yuva yapmış uçamıyor, kaçamıyor kanatları yok..."

"Umut yok, gelecek yok, eskiye özlem çok."

"İşin özeti şu ki hafız :
Seversin sonra güvenirsin, kahraman gibidirler ilk başta. Ne iyidirler, ne tavsiyeler verirler, ne kadar doğru bir insandırlar! Pek erdemlidirler! Platon halt etmiş! Nasıl tam inanırsın artı kasla kötü bir şey yapmayacaklarına? Aklına bile gelseler, gülme sakın."

"Ağlayarak elde demeyeceğin şeyler de olacak bu hayatta, unutma!"

"Ben hala düştükçe ağlıyorum köşelerde ve babamın beni düştüğüm yerden kaldırıp yaralanan yerleri öpmesiyle her şeyin düzeleceğine inanıyorum... Kırmızı bisikletlerin hala geleceğini düşünüyorum. Ben hala ağlıyorum."

"Kahvaltının hızlı yapılmadığı zamanlardı, kıyafetlerin önem taşımadığı günlerdi. Paylaşmanın almaktan daha değerli olduğu, pastayı eşit paylaşımlara dilimlediğimiz yıllardı. Tribe fazla girmediğin, kimseye fazla küs kalamadığın zamanlardı. Hani illa sevince sevişmek gerekmiyordu, platonik de olabilirdin. Utanırdın, kaçardın. Yine vardı yalanlar ama yakın değildi bu kadar insana, esnaf bu kadar sahtekar, komşularımız bu kadar soğuk değildi. Önemli değildi başkalarının hayatları, neler yaşadıkları. Daha önemliydi babanın maaş günü eve tatlı getirmesi. Halley önemliydi, en yakın bakkal önemliydi, çokokrem önemliydi. İnsanlar bu kadar önemli değildi, benlik bu kadar çirkin değildi, bu kadar aşağılık hiç olmamıştı."

"Kulaklıkla son ses müzik dinleyenler, cam kenarında dolu dolu düşüncelerle yol ile akıp gidenler, ayakta bel ağrısına tutulanlar, uykusunu alamayanlar, sessizlikle haşır neşir olanlar, hepimiz bir aradayız. Ve bizi gözetleyen kendim, her metrobüse binişimde tüm insanları izlemeyi ve anlamaya gayret ettiğim ruhum..."

"Eğri ve yamuk yırttığımız kağıtlara hiç tahammül edemedik, her zaman kusursuz kağıt yırtmaya çalıştık. Kaldı ki sırf bu yüzden defterimiz hep erken bitti. Annem 'oğlum yiyor musun bu defterleri?' dediğinde hiç gerçeği söyleyemedim. Yine bundandır ki eğri ve yamuk duran insanlara karşı hiç tahammül edemedik. Netliğin ve biçimin, doğrunun en beyazında yer almak istedik. Onları sayfa dışında bıraktık. Yeni gelen harflere ve cümlelere temiz bir alan bıraktık."

"Yoldaki bakışlar soğuk, yüzler soğuk, insanlar soğuk, kalpler soğuk, mevsimlerde suç bulma öyle..."

10 yorum:

  1. Ben klasikçiyim kabul ediyorum. Yeni yazarların ne yazık ki ismini bile bilmiyorum artık... Belki hata bilmiyorum ama böyle.. . Genç insanlara şans vermek lazım elbette ama pek çocuğunu okumayı denediğimde üstten bir bakış, okuyucuyu küçümseme sezip bırakıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben genelde tavsiyelerle yola çıkarak kitap okuyorum. Bende açıkçası eski kitapları daha çok seviyorum, yeni wattpad tarzı kitapları hiç beğenmiyorum.

      Sil
  2. Ilginc bir kitaba benziyor canim not aliyorum ��

    YanıtlaSil
  3. Romanları məndə çox sevirəm buna görə də həmişə romanlara üstünlük verirəm. :)

    YanıtlaSil
  4. Yorumlarına katılıyorum, bende senin gibi düşünmüştüm okumadan önce.

    YanıtlaSil
  5. Okuma listemde olan bir kitap. İnşallah okuyacağım :)

    YanıtlaSil