26 Nisan 2018 Perşembe

Yerli Dizi // Servet

Ve yine fakir bir hayat süren genç kızın aslında varlıklı bir aileden geliyor oluşu konulu bir dizi. Geçenlerde küçük bir kesitine denk gelmiştim. Kız ankesörlü telefondan oğlanı arayıp duruyordu, bir türlü kendi numarasından aramıyordu. Değişik bir kurgu sanırım dedim, merak ettim. Konusunu okuduğumda ilgimi çekmedi fakat oyunculardan birisi Baran olunca kesinlikle izlemeliyim dedim ve izlemeye de devam etmeyi düşünüyorum. Baran'ı Adı Efsane dizisinden beri seviyorum. Oyunculuğunu çok başarılı buluyorum.
Dizinin ilk sahneleri yani geçmişi anlattığı sahneler beklentimin üzerindeydi.
İzlerken Baran ile Yusuf'u karşılaştırdım başrol için. Yusuf başrole cuk oturmuş, zengin, akıllı, iyi bir karakter. Baran'ın ise ikinci karakter olacağını seziyorum. İzlerken Baran sen benim yüreğimin başrolüsün dedim. Fakat Baran'ın ikinci karakter olması canımı çokta yakmıyor, bunun sebebi başrolün Yusuf olması. Yusuf Çim'i de sevdiğim için sorun olmuyor, ileride başka bir dizide umarım Baran başrol olur.
Narin'in Korkmaz'dan hoşlandığını düşündüm ama emin değilim. Korkmaz Ferah'a aşık olup ikinci erkek karakter mi olacak, Narin'e aşık olup ikinci çiftin erkek karakteri mi olacak bilmiyorum. Benim isteğim ise; ikinci erkek karakter olmasında yana. Narin, Korkmaz'ın yanında fazla küçük kalıyor, kardeşi gibi. Korkmaz, Ferah'a aşık olursa, onun acı çeken aşık rolünü daha önce gördüm, çok iyi oynuyor.
Dizinin konusunun altyapısı, yani bir noktası bu sene başlayan üç dizi ile aynı. Aynı olan kısım şu; sefillik içinde yaşayan gencin aslında varlıklı bir ailesi var. Fakat bu dizinin gidişatı diğer üç diziden farklıydı. Örneğin; kızın kim olduğunu hemen öğrenmediler.
Yusuf Çim'in oyunculuğunu eleştirmek istiyorum; açıkçası Çilek Kokusu'nda ve Seven Ne Yapmaz dizilerinde oyunculuğunu eksik buluyordum. Bu dizide de bazı noktalarda hala o eksikliği hissediyorum ama eskiye nazaran oyunculuğu bayağı gelişti. Şu ana kadar izlediğim bu üç dizisinde de kendine yakışan karakterlerde oynamıştı. Belki de oyunculuğunda olan eksiklikleri kendine yakışan karakter seçmesiyle kapatmıştı.
Sahneler, gidişat beklentimden farklı ve güzeldi. Oyuncuları genel olarak sevdim. Diziyi sadece Baran için değil, güzel olduğu içinde izleyeceğim. Entrika dolu klasik bir aşk dizisi seviyorsanız buyurun sizde izleyin. 



"İtaati öğrenenler cesur olmayı öğrenemezler."

24 Nisan 2018 Salı

Hobby Soft Krem Günlük Nemlendirici Aloe Vera E Vitamini


Uzun zamandır blogumla ilgilenemiyorum. Annem ameliyat olduğu için hastanede geçti zamanım. Bu konu hakkında fazla detay vermek istemiyorum. Bu sene yeterince yıprandım hastane konusunda. Allah hasta ve derdi olan herkese şifa versin, çok zor gerçekten. Son durumlar olmadan önce paylaşmayı düşündüğüm bir konu vardı vakit bulmuşken onu paylaşmaya karar verdim.
Geçenlerde Bim'e yeni ürün olarak Hobby markasının 20 ml'lik nemlendirici kremleri gelmiş. Bende gelen çeşitlerin hepsinden birer tane alıp denemek istedim. Aloe Vera, Böğürtlen Özlü, Zeytinyağlı, Gliserinli olarak 4 çeşidi Bim'de mevcut. Hepsini ayrı ayrı farklı konular altında paylaşmayı düşünüyorum. Aralarından en çok beğendiğim Aloe Vera idi. Şu ana kadar kullandığım nemlendirici kremlerin çoğu ellerimi, özellikle avuç içlerimi çok terletiyordu. Hep böyle farklı bir nemlilik beni rahatsız eden bir nemlilik oluyordu. Fakat bu krem ellerimi yumuşak yapıyor ama o rahatsız eden yapış yapış hissini hissettirmiyor. En çok sevdiğim yönü buydu.


10 Nisan 2018 Salı

Dizi // Kore // Radio Romance

Uzun zamandır Kore dizisi paylaşmıyordum. Bu yüzden en son izlediğim Kore dizisini paylaşmaya karar verdim. Fakat belli bir süredir pek fazla Kore dizisi izlemiyorum. Sebebi, izlerken çok sıkılıyor olmam. Değişik, eşsiz bir konusu yoksa ya da ilgimi çeken bir bir konu/sahne ya da oyuncu yoksa pek Kore dizisi izlemeye meyilli değilim. Şöyle ki; klasik kurgusu olan filmleri izlemek sorun olmuyor, çünkü en fazla iki saatimi alıyor, fakat dizi öyle değil. Beni içine çeken eşsiz bir konusu ya da ilgimi çeken bir oyuncu yoksa bir diziye vakit ayırmak benim için çok yorucu oluyor. Ben çok çabuk sıkılan bir insanım, bu da daha çabuk pes etmeme neden oluyor. Radio Romance dizisini başrol oyuncuları olan Yoon Do Joon ve Kim Soo Hyun için bakmak istedim. Kurgu güzeldi, sahneler güzeldi, oyuncular iyiydi ama problem 16 bölüm olmasıydı, bu beni yoruyordu. Çünkü artık alışmışım, Kore dizileri hep şöyle oluyor; önce birbirlerine aşık olma aşaması, daha sonra kavuşmaları, sonra geçmişten gelen ya da ailenin engellemesi bu nedenle birbirlerini sevseler de ayrılmaları ve daha sonra tekrar kavuşmaları. Kavuştuklarında tekrar ayrılmalarını izleyemiyorum, oradan sonra ne olacağı belli değil mi zaten. Dediğim gibi sırf oyuncu için ya da sırf sahneleri güzel diye izleyebilirim ama bu etkiyi bende yaratmıyorsa izlemeye devam edemem. Önceden sonuna kadar dizileri bitirirdim, fakat son birkaç dizide böyle yaptım, yarım bıraktım. Genel olarak dizi güzel, ama bu aralar hem vaktim yok hemde izlemeye mecalim yok. Kendime bu eziyeti yapmak istemiyorum, beni deli gibi cezbeden bir dizi değilse 'bu aralar' izleyemem. Fakat arada Kore dizisi paylaşacağım. Eski izlediğim Kore dizilerini paylaşmaya devam edeceğim.



6 Nisan 2018 Cuma

Yerli Dizi // Bir Mucize Olsun

Öncelikle dizinin konusunu bilmeyerek izlemeye başladım. Dizinin ilk başlarında konuyu Gülizar dizisine benzettim. Benzettiğim noktalar şöyle; kız fakir, pavyonda çalışan bir ailede büyüyor. Anne, babası ölmüş ve dedesi yıllar sonra vicdanını rahatlatmak için onu yanına getirtiyor. Bir bakın ki bu dede de öyle bir zengin ki, yetmezmiş gibi zengin dedemizin ailesi kızı istemiyor, hor görüyor.

İlk başta kızın ekmek alıp geldiğinde annesinin ona eziyet etmesi ve ardından ekmeklerin yere düşmesi, filan derken kıza vurup suya düşürmesi. Dedim bu nasıl bir anne, neden böyle davranıyor, sanırım gerçek annesi değil ve o sırada gerçek annesi olmadığı ortaya çıkıyor. Damla karakterinin suya düşüş sahnesi çok güzeldi, gerçekten çekim açısı filan çok güzel olmuş. Sahneleri, efektleri çok beğendim. Hele yavaşlatılan sahneler ayrı bir güzeldi.

Son zamanlarda dizilerde kısa kız, uzun erkek modası burada da baş gösteriyordu. Ama Su Kutlu yaşına göre fazla minik durduğu için Furkan Palalı'nın yanında fazla küçük durmuş. Ama buna rağmen ben ikiliyi yakıştırdım, belki de ikilinin açık tenli olması yakıştırma sebeplerimin en büyüğüdür.
Furkan Palalı'nın oyunculuğunu No:309 dizisinde biraz eksik buluyordum. Burada gerçekten oyunculuğunu geliştirdiği gözle görülüyor. Karakteri de ona çok yakışmış.
Dizi boyunca sinirimi tepeme ne kadar çıkarsa da övmek istediğim iki oyuncu var ; bunlardan birisi Ahu Sungur. Gerçekten oyunculuğunun hakkını çok iyi vermiş. Dizideki karakterini yererken Ahu Hanımı bol bol övdüm açıkçası. Gerçekten ne kadar sinir kat sayılarımı da arttırsa dizinin olmazsa olmazı gibiydi. Bazı sahnelerde çok komikti. Örneğin, Esma Sancaktar evine geldiğindeki değişimi. Esma'ya sarıldığındaki sahne hele beni benden aldı.

İkinci övmek istediğim oyuncu ise; Esma Sancaktar karakterini canlandıran Ayşegül Günay. Kötü karakter bir insana bu kadar mı yakışır. Asaletine diyecek sözüm yoktu. 
Fırat karakterini canlandıran Rıdvan Aybars Düzey'in sahneleri çok az olsa da onun ikinci erkek karakter olduğunu anlayabildim. Ona daha fazla sahne verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 
Şimdi başrol çiftin aşk olayındaki pürüzsüzlük şu; Yiğit, Azim Beyin ikinci evliliğinden olan kızı ile nişanlı. Yiğit'in nişanlısı Damla'nın teyzesi oluyor sonuç olarak. Teyzesinin nişanlısı ile aşk yaşayacak olmasındaki tek desteklenecek nokta; teyzenin kötü kalpli oluşu ve daha evli olmayışları. 

Maksude ve kızının, Damla'nın hoşgeldin partisine gidişi ve insanların Maksude ile söylediği şarkı yüzünden dalga geçmesi. O sahnede Damla'nında elinden tutup birlikte orayı terk etmeleri "ne de olsa o kadar baktı ona" dedirttirmişti ki dışarı çıktıklarında "Ne olursa olsun sen burada kalacaksın" deyip elini bırakıp gitmesi hayal kırıklığına uğrattı beni.

Genel olarak dizi entrika doluydu ve konu klasikti.

5 Nisan 2018 Perşembe

Yerli Dizi // Masum Değiliz

Başlangıç olarak bu sevdiğim 4 erkek oyuncunun oyunculuğunu beğenemedim, fakat ilk sahne olduğu içindi sanırım. Hatırladığım kadarıyla eskiden buna benzer bir dizi mi film mi tam hatırlamıyorum ama böyle 4 arkadaş birine çarpıyordu, sonra ölüyü saklıyordu, adını filan hatırlamıyorum filmin/dizinin. 

İlk sahneler biraz ağır işliyordu, sıkıcıydı. Fakat sonradan aksiyonlu, gizemli sahneler baş gösterdi. Gerilimli sahnelerdeki müzik çok iyiydi. Müzik bir doz heyecanı arttırdı.

Volkan ve Emir karakterleri Umut ve Mert'e göre daha soğukkanlı olan olayda. 
Ushan Çakır'ı Leyla ile Mecnun dizisinde çok beğeniyordum, çok eğlenceli bir karakteri vardı. Kara Ekmek dizisinde de iyi bir performans sergilemişti. Burada da öyle, fakat Volkan karakteri yerine Mert karakterinde olmasını daha çok isterdim, kişisel isteğim bu.
Aras Aydın'ı Kiraz Mevsiminde tanımış, beğendiğim bir oyuncu haline gelmişti. Ama bu dizide ilk başlarda biraz oyunculuğunu eksik gördüm. Fakat sonradan düzelmeye başladı. Sinirli ve kötüye teşvik eden karakter ona yakışmış. Ve şunu da söylemeliyim; çok yakışıklı ya.

Sercan Badur oyuncuların arasından karakterinin hakkından en iyi geleniydi. Korkak karakter ona çok yakışmış. 

Uraz Kaygıroğlu ise, o da çok iyi bir oyuncu, bu nedenle karakterini çok iyi canlandırmış. Hele midesi bulanıp lavaboya gittiğinde ağladığı sahne çok iyiydi. 
Genel olarak oyuncular iyiydi ve sahneler iyiydi, fakat kaçırmadan sürekli takip edeceğim bir dizi değil. Kurgu beni pek içine çekmedi ama gayet başarılı bir dizi olmuş. 


1 Nisan 2018 Pazar

Kitap // İnsan Ne ile Yaşar? #kom2018

Daha önce keşke okusaymışım dediğim bir kitaptı. Yıllardır evimde arada elime alıp baktığım ama okumadığım kitaplarımın olduğu dolapta duruyordu. Geçenlerde 20 civarı kitabı seçip odamdaki dolaba getirip yerleştirdim. 1 aydır kitap okumayı sağlıklı bir şekilde ilerletiyorum. Dün ve bugün birer kitap okudum günlük. Konuşmamda, düşünmemde ve yazımda kitap okuduğum zaman bir farklılık hissediyorum. Daha net, daha belirgin cümleler, daha iyi konuşmalar... Bilmiyorum ben öyle hissediyorum. Eskiden de kitabı çok okuduğum zamanlar bu farklılığı hissederdim. Çok çabuk sıkılıyorum, bu yüzden belli bir şeye istikrarla, kararlı adımlarla, tutkulu bir şekilde başlıyorum ve bir bakmışsınız bir süre sonra o işten sıkılmışım. Okulda da böyleydim. Normalde öğrenciler ilk dönem haylazlık yapar ders çalışmaz, ikinci dönem notlarını yükseltirdi. Ben ilk dönem tutkuyla ders çalışır. İkinci dönem ise sıkılmış, canı istemiyor bir halde olurdum. Haliyle notlarda ikinci dönem düşerdi. Bir işe başladığım zaman bu işin kısa zamanda bitecek bir iş olması önemli, çünkü kendimi biliyorum. Sıkılacağım. Böyle bir insan olmama rağmen birkaç konuda nasıl oldu da hiç bıkmadan hala tutkuyla devam edebildim dediğim şeyler oldu. Bunlardan birisi, birini sevmekti. Pes etmeden sevebildiğime hayret etmiştim. Neyse konumuza döneyim, çok uzattım değil mi? İşte bende konuşmam konuşmam, konuşunca da böyle susmak bilmem. 

Kitap gerçekten okunması gereken bir kitap. İçerisinde belli başlı birkaç hikaye var. Hepsi öğüt veriyor. Yazım tarzı çok iyi. Kısa sürede bitecek, akıcı, sürükleyici bir kitap. Alıntı yapılabilecek yerler mevcut, onları da aşağıya ekledim.