Bu sayfada yer alan tüm fikir, tasarım, yazı ve fotoğraflar blog sahibine aittir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu kapsamında koruma altındadır. İzinsiz olarak kopyalanması, kullanılması ve alıntı yapılması suç sayılmaktadır.
Çocukluğumda sürekli Ankara Kalesi'ne giderdik. Bir sürü kuruyemiş, baharat, bakliyat satılırdı. Aldığımız yiyeceklerden en sevdiğim ve o zamanlar bana en ilginç geleni cevizli sucuktu. Çocukluğunu fazlasıyla özleyen biri olarak çocukluğumu hatırlatan her yer bana çok farklı ve özel geliyor.
Kaleye çıktığımızda surların üzerinde korktuğum için tosulayarak yürüdüğümü ve aşağıya bakmaya ürktüğümü, bu yüzden de babamın kızdığını hatırlıyorum. :D Bir süre sonra annem, babam ve ben gitmiştik. O zamanki gezimizde pek fazla fotoğraf çekememiştim. O zamana ait konuma bakmak isterseniz ; Gezi // Ankara Kalesi Tanıtımı ve Ankara Kalesi'nden Aldıklarım
Hatay'dan Ankara'ya yeni taşınmış olan iki kuzenimi Ankara'da nereleri gezdirebilirim diye düşündüğümde aklıma ilk önce Ankara Kalesi geldi. Ama onlar Kızılay'ın adını çok duydukları için merak ediyorlardı. Bu yüzden onlara ilk Kızılay'ı gezdirdim ve gezi sonrası ikisinin söyledikleri şunlardı ; "Ankara'yı hiç sevmedim." "Kızılay deyip deyip övdükleri bu muydu?" "Çok kalabalık."
İşim düşmediği sürece Kızılay'a gitmeyen biriyim. Kalabalığı hiç sevmiyorum, ayrıca Kızılay paran olmadan gezilmeyecek bir yer 'bence'.
Bunun üzerine onları Ankara Kalesi'ne götürdüm. Fakat tek başıma hiç gitmediğim için yolu yürüdükçe hatırladım. Onları kalenin olduğu yere götürene kadar söylenip durdular. Hem hava çok sıcaktı, hemde çok yürümüştük. Kalenin tepesine çıktığımızda ikindi vaktiydi. Görüntü canlı olarak aşağıdaki fotoğraflardan daha hoş görünüyordu. Yukarı çıktığımızda "bu manzaraya değdi aslında" olduk üçümüzde. Gün batımını, gökyüzünü çok seven biri olarak ne zaman böyle bir manzara görsem ağzım açık, gözlerimi manzaradan alamayarak bakakalıyorum. İçim adeta huzurla doluyor. Hiçbir şey beni bu kadar huzurlu hissettirmiyor.