Sayfalar

10 Ocak 2018 Çarşamba

Anneme...


Ergenliğimde anneme çok çektirdim. Sinirli, asabi, söz dinlemeyen bir çocuktum. Annemle sürekli kavga ederdik. Fikirlerimiz hiç uyuşmazdı. Zamanla düzelirim sandım. Ama hep ailesine acı çektiren bir çocuk oldum sanırım. Kimi zaman iyi biriydim, düşünceliydim. Fakat sinirlendiğim zaman gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Düşüncesiz, bencilin teki oluyordum. 
'Büyüdüm' diyebilmek isterdim. Fakat ben olgunlaştığımı, büyüdüğümü düşünmüyorum. Hala şımarık bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Aileme karşı parasal yönden zorluk çektirmediğimi düşünüyorum. Çünkü ille de bana bunu al diyen biri değilim. Zaten genelde çok istediğim bir şey olmaz. Ölesiye sevdiğim, bana al diye ağlayacağım bir şey yok. Sadece bir kez oldu. O da bisiklet için ağlamıştım. Babam bana değil, kardeşime almıştı. Bu beni çok kırmıştı. Onun haricinde bana şunu al diye ağladığım bir şeyi hatırlamıyorum. Genel olarak onları yıpratan inatçı ve sinirli yapımdı. Onların bana dedikleri şey kötü bir şeymiş gibi gelirdi. Ki o dönemdeki her ergen kişi bunu hisseder. Ailesinin dediğinin tam tersini yapmak daha iyidir. Oysa annemin "Onunla arkadaş olma, şu kişiyi gözüm tutmadı." dediği herkes sonradan hep canımı yakan insanlar oldu. Annem hangi arkadaşıma kötü dediyse geçte olsa bunu canım acıyarak fark ettim. Anneler hisseder ve biz onların hislerine güvenmeyip acıyı tatmak için o acının üzerine yürürüz. Kendi kendimizi o ateşin içine atarız. Çünkü bizim gözlerimiz kördür. 
Annemle kavgalarımın sebebi genelde çok küçük şeylerden doğardı. Çok minik bir kıvılcım büyük bir yangına dönüşürdü. Düşüncelerimiz neredeyse hiç uyuşmuyordu. Eskiden ben "Seni seviyorum" ve "Özür dilerim" sözcüklerini anneme karşı söylemekte çok zorlanırdım. Annemin kalbini istemsizce kırdığımda özür dilemeyi çok isterdim. Hatamın farkına geçte olsa varıyordum. Fakat iş işten geçmiş oluyordu. O iki kelime bir türlü ağzımdan çıkmak bilmezdi. "Özür dilerim."
Kendimden hep nefret ettim. Her konuda. Sessiz ve içine kapanık bir çocuktum okulda. Eve geldiğimde konuşkan, esprili, güleç bir çocuğa dönüşüyordum. Hep şunu düşünürdüm. Okulda neden ben olduğum gibi davranamıyorum. Konuşkan ben neden burada değilim? Espritüel ben neden burada suratı asık birine dönüştüm? Beni ezdiklerinde anneme sesimi çıkardığım gibi bu canavarlara neden sesimi yükseltemiyorum? Neden pısırık gibi duruyorsun Arzu? Hadi onları da ez, onların altında kalma. Yapamıyordum. Beceremiyordum. 
Ben olsam beni çekmezdim. Ben olsam ergen bu deyip altında kalmazdım, belki... O bana dayandı. Bütün benliğimle kabul etti beni.
Birkaç yıldır annemin canını yakmamaya çalışıyorum. Kimsenin canını yakmamasına dikkat ediyorum. Benim ondan başka kimsem yok. Bunu geç fark ettim ama en azından fark ettim diye düşünüyorum. Belki de geç değildir... Herkes gidiyor sadece ailem yanımda kalıyor. Zamanında arkadaşlarımı ailemden üstün tutardım. İnanır mısınız, şu an hiçbiri yok. Herkes gitti ama o hala burada. Geçirdiğim tüm zorlu zamanlarda o yanımdaydı, elimi tuttu. Ben acı çekerken bütün arkadaşlarım birer birer yok olmuşlardı etrafımda kalan kişiler sadece ailemdi. Gözyaşlarımı silen, bana sarılan, beni yerden kaldıran, bana destek olan insanlar sadece ailemdi. Şimdi anneme sürekli hemde bıktıracak kadar "Seni seviyorum" diyorum. Sürekli öpüp sarılıyorum. Sevmediğim bir şeye onlar için katlanıyorum. Aynı annemin bana yaptığı gibi. Tabaktaki yemeği ben yiyeyim diye aç değilim, beğenmedim diyen annem... 
Anne senin sevmediğim yönlerin ne kadar olsa da, ben senin tırnağın kadar bile olamam. Güzel yürekli annem. Özür dilerim ve seni seviyorum. Lütfen hep yanımda kal. Ellerimden tut, varlığını hissettir. Sizden başka güvenecek kimsem yok. Sizden başka kimsem yok. Aslında sizden başka kimseye de ihtiyacım yok. Yanımda sadece siz olun yeter. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder